15.yy Osmanlı Cellat Teşkilatı

Osmanlı’da düzeni korumak ve devleti yıpratacak bir takım kişiler ve bu kişilerin ortaya çıkarttığı küçük yahut da büyük çaplı engeller, devletin kuruluş yıllarından itibaren büyük bir özveriyle ekarte edilmiştir. Lakin 15.yy Osmanlı Devleti’nin ayyuka çıkan zafer ve başarısı, içinde bulunduğu yükselme dönemi hata kaldırmayan hassas bir dönemdir. Bunda Osmanlının en başından itibaren yoktan var edilmiş olması ana etkendir. Buna paralel olarak ta dış mihrakların oyununa gelmeyi kaldıramayacak kadar da zeki ve tedbirli bir devlettir. Buna rağmen Osmanlı Devletinin yükselme döneminden duraklama dönemine geçişi söz edilen engeller yüzünden gerçekleşmiştir. Ancak 15.Yüzyıl’da Osmanlı Devleti’nin rüştünü ispat ettiği ve emin adımlarla ilerlediği dönemlerde devletin refahını bozan ve devleti olumsuz etkileyen kişiler için oldukça sert normları bünyesinde barındıran bir sistem geliştirilmiştir. Bu sistem, 15.yüzyılda Bostancı Ocağına bağlı olarak kurulmuş olan Cellat Sistemidir. Çok kısa bir zaman içinde uygulanan tekdüze bir sistem olmaktan çıkmış ve kendi içinde kadrolaşarak Teşkilat halini almıştır. Teşkilata ismini veren Cellat kelimesi, Arapça kökenli bir kelime olmakla beraber kamçı ile vuran, eziyet eden, can alan anlamlarına gelmektedir.  Kuruluşundan 100 yıl sonra ise Padişah’ın Özel koruması olmuştur. Cellatların seçimi ise belirli kriterlere göre yapılmıştır. Örneğin; cellat olacak fertler sağır ve dilsizlerden seçilmek zorundaydı bunun yanı sıra zeki ve padişahın en ufak hareketini anlayabilecek kişilerden oluşmak zorundaydı. Cellatların barındıkları yer; Topkapı Sarayı’nın birinci kapısını oluşturan Bab-ı Hümayun ve ikinci kapısı Babüsselam’da barınmaktaydılar. Cellatların uyguladıkları sistemler kendi içinde ayrılmaktaydı ve oldukça sert ve sonucu kesin olan ölümleri beraberinde getirmekteydi. Cellatlar genel itibariyle eşkıyalar, casuslar, korsanlar, isyancılar, devleti alenen dolandıranlar gibi suçlar işlemiş olanları katletmekteydi. En önemli ve en yaygın idam şekilleri Çengel, Çarmıh ve Kazıktır.  Çengel de kancayla tutturulan mahkum asit dolu küvete batırılıp çıkartılırdı. Çarmıhta da kaba et oyularak iri yağ mumları dikilir ve yakılırdı. Kazıkta ise ıslak odunun üzerine elli santimetreden bırakılarak üzerine oturtturulurdu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir