Osmanlı Toplumunda Doğu ve Batı Kadını Ayrımsallığı

Osmanlı Toplumunda dönemin yönelimlerini, Batı Modernizesinin yönlendirmesi sonucunda yozlaşma düşüncesinin aktif olacağı ve devletin batılılaşmasının bir takım olumsuzluklar doğuracağının düşünüldüğü zamanlarda dönemin akışına uyum sağlayabilme safhasında akıllara ilk olarak “kadın” fertler gelmektedir. Osmanlı toplumunun ve saray erkanının kadına verdiği değer, koruyup kollamayla doğru orantılıdır ancak modernleşme sürecinde Şer’i Normların göz ardı edilemeyeceği gerçeği, kadını salt “dişil” fraksiyonları olan ve yine salt üreme metası olarak görme ile mütekabildir. Fakat bu konuda ileri sürülen pek çok tez bulunmaktadır. Osmanlı Toplumunda 19. ve 20.Yüzyıllara gelene dek Kadınların seçme ve seçilme haklarının bulunmayışı, bu savı destekleyici bir nitelik taşımaktadır. Osmanlıda kadınların toplum içerisindeki yeri aile ile sınırlıydı. Daha sonra ortaya çıkmış pek çok kadın hareketi, Osmanlının çeşitli dönemlerde değiştirdiği fikriyatları çerçevesinde faaliyet göstermiş olsa da ilk zamanlar kadınlara karşı siyasi ve hukuk alanında oldukça kapalı ve içe dönük tutumun haiz kılındığını göstermektedir. Batı’nın kadını ile Doğu’nun kadını ayrımının kesişen tek noktası olan muhafazakarlık, Osmanlı toplumunda iki karşıt kutbu, iki farklı kadın profiliyle bünyesinde barındırmaktaydı. Genel bağlamda değerlendirildiğinde Osmanlı Toplumu, maddi ve manevi unsurları kendi içinde ayırarak batının gerek eğitim, gerekse de teknolojik özelliklerini kendisine uyarlayarak, geleneksel tabuları da özellikle kadın ve kadının erkeğine hakları konusunda muhafaza edici bir rol üstlenmiştir. Bu da zaman içerisinde maddi ve manevi kültürlerin aslında birbirinden bağımsız olmadıklarını birbirlerine eş güdümlü olarak ilerleme kaydettiklerini göstermektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir